28 Mayıs 2013 Salı

Sonunda İzledim -The Host / Göçebe


Aylar önce yazdığım şu yazıda Stephanie Meyer'in Göçebe adlı kitabından uyarlanıcak olan filmini sabırsızlıkla beklediğimi söylemiştim ya işte o gün bugün oldu.. :)
Her ne kadar sinemada izleme zevkine nail olamasam da yinede izleyebildim ya, merakım gitti ya çok mutluyum.. :D
Baştan uyarımı yapayım film hakkında konuşurken baya bi spoiler verebilirim haberiniz olsun.. :D

Şimdi filme gelirsek eğer başlıca kanım filmin çok yüzeysel olduğuyla ilgili olucak..
Kitaptaki gibi derin analizler beklemiyodum ama göçebenin mağaradaki yaşamından az biraz detay beklemiştim lakin çok az detay verdiler hemen geçtiler.Olaylar çok çok çok hızlı gelişti ,birden de sona erdi zaten..


Ayrıca yaş ortalaması neredeyse 20-25 olan oyuncularla izlemek biraz tuhaftı..Karakterler tam oturmamış gibiydi.Yetişkin filmi olduğundan kitapta Mel'in yaşı kaçtı bilmiyorum ama ( 21miş ) filmdeki kızın 19 yaşında olması biraz değişik geldi ama ''film nasıl olucak'' diye düşünmekten gözüme çokta batmadı..Gerçi sadece o diil Ian, Jared ve en sonda göçebenin yeni konağı olan o kız..Hepsinin yaşı çok genç..
O yüzden çok havaya giremedim..Fazla genç işi geldi bu film bana..

Göçebenin yeni bedeni demişken o kız neydi ya..Kitapta anlatılana göre çok sevimli, çıtıpıtı , cikleyen bi kızdı..Merakla beklerken karşıma bu kızın çıkmasıyla hayal kırıklığına uğradım resmen..


Ian gibi bi çocuğa bu kızı yakıştırdıklarına inanamadım..Kabul bu filmde böyle görünüyo olabilir,normalde harikulade görünebilir ama bu filme gitmemiş..
Kitapta Melanie'nin bedeninden çıkan göçebe için gencecik bi kızı kapıp getiriyolardı ama bunda (88 doğumlu olmasına karşın) iri hatlarıyla kocaman hatun görünümü var ve bunu sevmedim..Çok iticiydi.. :(

Zaten filmde birçok karakter üstünkörü geçilmiş ve detaylara çok inilmemişti ama bari bu kız olmasaydı ya.. :(
Neyse..


Avcıların olduğu sahneler çok abartılı ve çok ekşınlıydı..Fazlasıyla hemde..Mel'in peşinde olduğu avcı bi ara abartıp kendi gibi olan elemanları öldürmeye başlamıştı..Düşündüm kitapta öyle bişe var mıydı diye hatırlayamadım..Biraz abartılı geldi bana o sahneler..

Göçebe'nin Kyle ile olan tepişikliği öyle bi hızla geçti ki ne olduğunu anlayamadım bile..Şuan sorsanız ee, şey , kem, küm edebilirim  o derece.. :D Montajcının eli yanlışlıkla hızlı ilerleme tuşuna basmış gibiydi..Herşey bi anda oldu bitti..

Son olaraksa o kadar bekledim beklediğine değdi mi derseniz eğer merakım gitti ama sanırım kitabı kendi haline bıraksalarmış daha iyi olurmuş..Kitaptan senaryoya uyarlama çalışmaları çok yüzeysel olup ve hikaye havada kalıyo çünkü..Tamam koca bi kitabı senaryo yapması çok kolay bişi diil ama en azından biraz daha ruh katabilirlerdi diye düşünüyorum ben..

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Sıcak Kalpler / Warm Bodies (2013)



Bu filme dair söyleyebileceğim tek şey,şimdiye kadar izlediğiniz o mide bulandırıcı zombi filmlerini unutun..
Bu filmle bi zombi ne kadar romantik olabilirmiş ben gördüm ,ağzımın payını aldım ve şimdi rahat rahat oturuyorum.. :D

Ben ki korku filmi,zombi ,canavar denildiğinde evin öteki ucuna kaçan birisi olarak bu filmi bayıla bayıla izledim.. :D

Kitaptan uyarlanan filmler kervanına Isaac Marion adlı yazarın aynı adlı kitabıyla giren Warm Bodies farklı bi zombi filmi olarak karşımıza çıkıyo. Kitabı Türkçeye Sıcak Bedenler olarak çevrilmiş ve Doğan Kitaptan piyasaya sürülmüş..(kendime not: en kısa zamanda bu kitabı edin..)



Konusu hakkında bi bilginiz var mı bilmiyorum ama kısaca bahsetmek gerekirse kahramanımız olan zombi nasıl bu hale geldiğini bilmemekte ve kendine dair hatırladığı tek şey adının ''R'' ile başladığıdır..Ayrıca insan sıcaklığını özleyen bir zombidir..İnsan yemekten çok hoşlanmasada beyin yerken hissettiği o canlı olma duygusu ve yediği kişinin anılarına sahip olma isteği yüzünden sevmesede buna devam etmektedir..

Julie ise ayakta kalan son insanlardan olup,güvenli alandan bi grup arkadaşıyla eğitim almak için çıktığında zombi saldırısına uğrar..Erkek arkadaşını yiyen ''R'' anılar sayesinde Julie'yi tanır ve ondan hoşlanır..Zombi saldırısından kurtarıp ,kızı korumak için kendi yaşadığı uçağa götürür..İkisinin birlikte olması başta ''R'' olmakla beraber bütün zombileri değiştirecek zincirleme bi reaksiyonun ilk adımı olur..


Konu kısaca böyle ama spoiler konusunda kendini tutamayan bi insan olarak diyebilirim ki mutlu sonla bitiyo arkadaşlar rahat rahat izleyebilirsiniz..Gerilmeden, sıkılmadan.. :D 

Bunların dışında filmin ana temasında sevgi sayesinde bi zombiyi bile dönüştürebilme fikri olunca ortaya korkudan ziyade romantik komedi gibi bi film çıkmış..Haliyle bu şekilde izlemek çok daha kolay oldu diyebilirim..Çokta sevdim tabi..Ayrıca filmde ''R'' plak koleksiyonundan çaldığı müzikler gerçekten güzeldi..Özellikle uçakta plaktan çaldıkları müzik olan Bruce Springsteen-Hungry Heart şarkısını çok sevdim..Mutlaka dinleyin..



Birde nette iki filmin afiş karşılaştırmasını buldum ,hakikaten çok benziyolar..Konu olarak alakasızlar ama kadın oyuncular dahil her bişey feci benzemiş..Çok ilginç geldi bana ve bu yüzden paylaşmak istedim.. :)


Son olarak isa filme dair okuduğum güzel eleştirilerden biride burada..Filmi mutlaka izleyin ve eleştiriyi filme dair bilgi sahibi olmak için okuyabilirsiniz.. ^_____^
Keyifli seyirler...

17 Mayıs 2013 Cuma

Organik Kozmetik ve Skin Blossom


Geçenlerde Bakımlı Blog'un düzenlediği Skin Blossom hediye etkinliğine katılmıştım..Şansıma kazanan ben olmuşum..Çok şaşkındım çünkü daha önce bi çekiliş kazanmamıştım,bu da ilk olunca baya ilginç oldu benim için...
Neyse bilgilerimi gönderdikten sonra dün itibariyle seçtiğim ürün elime ulaştı..

Daha önce Skin Blossom markasını duydunuz mu bilmiyorum ama İngiltere'nin ödüllü organik cilt ve bakım ürünleri satan bir markası..Ürünleri %98,85 oranında doğal içeriğe sahip ve sadece hammaddeleri ve ürünleri değil tüm üretim süreci organik sertifikalı..
Ayrıca paraben dahil insan ve doğaya zararlı hiçbir kimyasal da içermiyor..Renklendirici,parfüm,silikon dahil..Bunların yanı sıra içinde hayvansal kökenli hiçbir madde bulunmadığından ve hayvanlar üzerinde de test edilmediğinden Vegan derneği onaylı bir marka..



Yorumlarıma gelirsek eğer benim istediğim ürün Replenishing Face Moisturiser adlı yorgun,normal ve kuru ciltler için uygun olan,%90 doğal içerikli ve bu yüzden her yaş grubunun kullanabileceğini sandığım kremdi..O aralar cildime nem kazandırmak konusunda başarısız olduğumdan bunu seçmiştim..
Lakin sonradan baktığımda seçtiğim ürünün Skin Blossom'un sitesinde Anti-Aging Yüz Kremi olarak geçtiğini görünce haliyle biraz tereddüde düştüm acaba olur mu, sonuçta 27 yaşındayım ve anti-aging ürünleri kulanabilmem için daha çok erken diye ama..Bir kere bilgilerimi göndermiştim..



Neyse kargo eve ilk geldiğinde annem benden önce denemiş ve çok beğenmiş..Ben geldiğimde anlatınca baya merak ettim.Yani sürülen kısım ile sürülmeyen kısma bakıldığında farkı gerçekten belli oluyo..Pürüzsüz ve yumuşacık bi cilt..Pamuk gibi aynı..İnsanda devamlı yüzüne dokunma hissi veriyo.. :D

Bugün herşeyi bi kenara bırakıp bende denedim..Gerçekten gönül rahatlığıyla kullanabileceğiniz harika bi ürün..Yalnız tek sıkıntısı ise kokusu..Her iyi ve sağlıklı olan şeyde olduğu gibi bununda özelliği ilaç kokusuna benzer bi kokusunun olması..Allahtan o koku çok uzun sürmüyo ve hemen uçup gidiyo.
Şişesi de pompalı olduğundan kullanımı kolay ama kıvamı çok çok sıvı olmadığından masaj yapılarak yedirildiğinde gayet iyi sonuçlar veriyo..Cildi yağ içinde bırakmayıp parlatmaması da ayrı bi güzel.Sanırım diğer ürünlerini de denemek istiyorum.. :D

Tabiki bu yazdıklarım ilk denemenin ardından benim gördüğüm etkilerdi.Uzun süreli kullanımda belki daha farklı etkiler çıkabilir ama şimdilik görüşlerim böyle..Ayrıca anti-aging konusu kafamı hala kurcaladığından firmaya mesaj atıp kullanıp kullanmama durumunu öğrenmek istiyorum.Öğrendiğimde burayı da güncellerim inşallah..

Şimdilik benden bu kadar..Eğer sizde denemek ve satın almak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.. ^o^

Edit..Bu postu yazdıktan sonra hemen mail attım firmaya ve sağolsunlar 1 saat içinde hemen geri döndüler bana..Ürünün yaş konusunda keskin bi  sınırlamasının olmadığını ve her yaş grubunun rahatlıkla kullanabileceğini söylediler..Bilginiz olsun.. :)


14 Mayıs 2013 Salı

Etkileyici Bir Animasyon ve Baykuş Krallığı Efsanesi


Genç bir baykuşun serüvenlerini 3D film formatında sunan olan Warner Bros ile Village Roadshow Pictures işbirliğiyle gerçekleştirilen bu filmin ana kahramanı Soren adında hevesli ve sevimli bir baykuş! 

Soren, babasının kahramanlık hikayeleri ile büyümüştür. Ga'hoole Muhafızlarının bambaşka hikayeleri ona görkemli destanlar olarak anlatılagelmiştir. Her dinlediği Muhafız öyküsü onu kendinden geçirir ve hülyalara daldırır. Bu genç bir baykuşa göre, kahraman Ga'hoole Muhafızları tüm baykuş ırkını kötü kalpli Safkan Olanlardan kurtarmak için büyük bir dirayet gösteren, mitsel bir kanatlı savaşçılar ordusudur. Soren bir gün bu kahramanlardan biri olmanın hevesiyle doluyken, ağabeyi Kludd, kardeşinin bu hayalleri ile dalga geçer. 



Aslında Kludd, Soren'in hevesiyle alay etmekle, uçmak, avlanmak ve babasının Soren'e duyduğu sevgiyi çalmak için can attığını ispatlamaktadır. Ancak, Kludd'ın kıskançlığı korkunç sonuçlar doğurur: İki genç baykuş ağaç tepesindeki yuvalarından tam da Safkan Olanlar'ın pençelerinin dibine düşerler. Şimdi diğer cesur genç baykuşların yardımıyla yürekli bir kaçış gerçekleştirmek Soren'e kalmıştır. Genç baykuşlar efsanevi Muhafızların evi olan Büyük Ağacı bulmak için denizlerin üzerinden, sislerin içinden uçarlar. Muhafızlar, Safkan Olanları yenmek ve baykuş krallıklarını kurtarmak için Soren'in tek umududurlar.



Kathryn Lansky'nin 15 kitaplık fantastik roman dizisi Guardians of Ga'hoole'dan beyazperdeye aktarılan bu animasyonun ilk 3 kitabı konu aldığı söyleniyor..
Ben ise 2010 yapımı olan bu animasyonu izlemek için tam 3 senedir bekliyorum..Sebebi de şu yukarıdaki afiş..
İlk gördüğümde o kadar itici geldi ki çok merak ettiğim halde bi türlü önyargımı yenipte başlayamadım filme..Ta ki geçenlerde dvdsini alıncaya kadar..Allahtan dvd üzerindeki afiş farklı çıktı da bende rahatça izleyebildim..Böylede takıntılı ,rahatsız bi insanım işte.. :D



Neyse filme gelirsek bi kere Walt Disney'in daha önce yaptığı Yukarı Bak ve Wall-E gibi yıllarca hatırlanacak bir animasyon klasiği değil Baykuş Krallığı Efsanesi.
Ama gayet yaratıcı, akıcı ve belli bir karaktere sahip çok başarılı bir animasyon.(tam da 3D izlenesi film) Lakin küçük yaştaki izleyiciler için pek uygun değil..Bazı sahnelerdeki karanlık ve baykuşlar arasında geçen şiddetli sahneler bu yaş grubu için oldukça ürkütücü olabilir diye düşünüyorum.Benim fikrime göre daha çok ilköğretimin ileri yaş aralığı için yapılmış gibi..



Birde bütün animasyonlarda olan o canlı renk tonu ve cümbüş bunda yok..Daha açık renkler ve çizimlerdeki o masalımsı hava sayesinde bi hayal alemindeymiş gibi hissettiriyo insanı ve hatta bazı yerlerde yüzüklerin efendisi serisini izliyomuşum gibi hissettim.Müziklerini de başarılı bulduğum bu filmde,ayrıca soldaki gibi böyle bi şirinlik , sağdaki gibi bi şekerlik var..^__^




 Kısacası ben çok sevdim bu animasyonu..İmdb puanlarını göz önüne alıyosanız eğer 6.9luk bi puanı var..Filmi izledikten sonra her çeşit eleştiriyi okudum ama benim tavsiyem izlemeniz yönünde..Büyük ekranda ve hatta imkanınız varsa 3D olarak..Bu zaman kadar izlediğiniz animasyonlardan farklı olarak ,belki konu olarak tatmin edici olmayabilir ama görselliği ve müzikleriyle buna gerçekten değicek bi film olabilir diye düşünüyorum.. :) 

7 Mayıs 2013 Salı

Mim: Anime Club

Eveeet bir mim yazısıyla yine beraberiz.. :D Fişne suyu blogunun sahibesi Büşram beni şu yazısında mimleyivermiş..Ve bu seferki mimin konusu animelerle ilgili ve her zamanki gibi yine kuralları var..

Sevgili günlük ekibinden Meli'nin hazırladığı bu mimin kuralları ise aşağıdaki gibi..

"3 gün içinde  paslanan mimi cevaplamakla yükümlüsünüz yoksa mim bir köşede harakiri yaparak suskunlar mahallesine taşıyormuş kendini..
Başkalarına yeni animeler hakkında bilgi vermek olduğundan mimi anime izleyen herkese paslayabilirsiniz , çekinmeyin. " 

Yalnız Meli tam da anime fakiri birine sorulcak soru bunlar dimi..
Bi gıdım anime kültürüm vardı onu da bu sorularla ortaya dökmek çok acı verici.. :D


Hangi Tür Animeleri İzliyorsunuz?
Iıııımm kısaca sapıkımsı olmayan her tür diyebilirim sanırım..Terimlerini de bilmiyorum çok fazla ama shojo,romantik,okul,fantastik vs gibi..

Animelerde Top 5'iniz Nedir?

Bleach: En en en favorim..Aman 350 bölümlük şeyde izlenir mi diyipte 2 gün sonra lafımı bana yediren manyak ötesi anime..Karakterlerin hepsi çok farklıydı ve benim bu türe ait izlediğim anime olması hasebiyle benim için çok önemli..Ayıla bayıla izledim ve devamını bekliyorum sabırsızlıkla..


Spirited Away: Miyazaki amcanın işlerini çoook severim ama nedense bunu ayrı bi severim..Harika bir hikayesi vardı izlemediyseniz hala kesinlikle tavsiye edilir.. :)

Kimi Boku: Bi arkadaşın tavsiyesiyle izlemiştim ama çok eğlenceli bişi çıktı.Bu çocukların sıradan yaşamlarını anlatan diziyi sevdim..Sanırım okullu animeleri daha çok seviyorum ben.. :)

Danshi Koukousei no Nichijou :Erkek lisesinde okuyan bebelerin karşı cinsle tanışma sırasında ne yapacaklarını bilmemelerini konu alan diğer favori animem.Bu saftirik çocukların halleri çok komikti.. :D
Lovely Complex:Kült oldu artık ama benim sanırım ilk izlediğim animelerden..Bit kadan Ootani ve Risa çok eğlenceliydi..Sadece yaptıkları yüz ifadeleri için bile izlenebilir.. :D

Göz Koyduğunuz 5 Kız Karakter?(Anime-Manga)
Special A Hikari :Kei ile habire tepişip durmaları çok eğlenceliydi..!0 parmağında 11 marifet oluşunu saymıyorum zaten.. :)

Bleach Nell :Dönüştüğü hali çok inanılmazdı ama küçülmüş hali çok süperdi ..Az biraz dengesizdi sanki ama salya sümük halleri favorim .:D

Kaichou wa maid sama MisakiOkulun cevval atakan öğrenci başkanı ama garibim az çekmedi Usui bebesinden..

Sailormoon Usagi :Çocukluğumun favorisi..Ne severdim ya..Dönüşümü filan harikaydı ama normal halleri çok eğlenceliydi.. :D

İtazura Na Kiss Kotoko: Naoki gibi bi ruhsuzu kendine aşık ettin ya..İdolümsün artık kotoko..:D


Göz Koyduğunuz 5 Erkek Karakter? (Anime-Manga)

Usui :Sapık usui..Az çektirmedi kıza ama yinede çok romantiiiikk diyip fangirl moduna geçiş 
yapabilirim dimii :D

Byakuya :Aslında Bleach de göz koyduğum birde hitsugaya vardı ama byakuya baskın çıktı..
Ne klas adamdı ya.. :D

Spirited Away Haku : Anime diyince nedense bu çocuk geliyo aklıma..Sevimli bişiydi..

Kei : Hikari'nin gözü seni görmese de biz seni gördük bebişim..Çöp bacaklı olsanda her halinle kabulümüzsün.. ^_^

Zero : Vampire Knight'ın tripli ergeni..Kaname de vardı aynı dizide ama her zamanki gibi 2.adamlar daha iyidir.. :D (yalnız şöyle bi baktım hepsi birbirine benziyo bunların..çok istikrarlı gördüm kendimi :D )


Cosplay Partisine Gidecek Olsaydınız Cosplayini Yapacağınız 3 İsim Ne Olurdu? 
(Anime-Manga)

Byakuya olaydım eyiydi ama hatun kişi olduğumdan bi BleachRukia olabilirdim..Kıyafetleri güzeldi..Çok havalıydı..
Sailormoon Usagi olabilir..Malum küçüklükten gelen bi bağlılık var..
Son olaraksa Miyazaki amcanın Totoro'su..Yumuş yumuş bişiydi tam sarılmalık..Artık kendime nasıl sarılcaksam bilmiyorum tabi :D




Kesinlikle Animesini Çıkarmalılar Dediğiniz 3 Manga Nedir?

Strobe Edge ve Merupuri.. Bunları okuyalı çoook uzun zaman oldu ve şuan için neden bahsettiklerini çok iyi hatırlayamıyorum lakin okuduğum zaman çok beğenmiştim.. :)

Benim listem böyle ve bu mimi eskaymak ve doğu denizi'ne paslıyorum.. :))
Kolay gelsin şimdiden..

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Mere Brother Ki Dulhan [2011]


Ara ara kafa dağıtmak için izlediğim hint filmlerine bu sefer bir yenisini daha ekledim. Cast'ında da Imran Khan , Katrina Kaif ,Ali Zafar ,John Abraham gibi ünlü oyuncuları barındıran ve adının Türkçesi ''Abime Gelin Arıyorum '' olan bu filmi ben çok ama çok sevdim diyebilirim...

Eğer Hint filmlerinin şarkılı,danslı,düğünlü kısmını sevenlerdenseniz bu film tam size göre..İnanılmaz eğlenceli,bol kahkahalı ve müzikleriyle gönlüme taht kuran bir film deneyimi oldu benim için..
Ayrıca filmin konusu itibariyle düğün üzerine kurulduğu için -- benim gibi meraklıysanız hint düğünlerine -- bütün bir film boyunca düğünün her aşamasını,tantanasını görüyosunuz ki çekilen yerler ,o ışıklar,müzikler herşey tek kelimeyle harikaydı..Görselliği de 10 numaraydı bana göre.. 
(bu arada filmi çektikleri evlere bayıldım..Bende öyle bi yerde evlenemez miyim acabaa ),

Konu olarak ise gayet ilgi çekiciydi diyebilirim..

 
Kush evlenmek isteyen abisi için kız ararken, abisine beğendiği kız olan Dimple üniversiteden arkadaşı çıkar.Görüşmeler sonucu Dimple'ın Kush'un abisiyle evlenmeyi kabul etmesiyle düğün hazırlıklarına başlanır..
 
Abi Londra'da olduğundan bütün düğün ve alışveriş işleri Kush ve Dimple üzerinden devam eder.Tabi bu sırada üniversitedeyken de birbirlerinden etkilenmiş olan Kush ve Dimple farkında olmadan  - birbirleriyle fazla zaman geçirmeleri sonunda - aşık olurlar..
Düğün arefesinde de birbirlerine duygularını itiraf etmeleriyle işler iyice arap saçına döner..
Peki abiyi ve aileyi üzmeden , kırmadan nasıl devreden çıkarıp kavuşabilirler?

Filmin ilk yarısı düğün hazırlıklarıyla geçerken,ikinci yarısından sonra Kush ve Dimple'ın aşklarını açıklama derdine yoğunlaşıyor ve bu yüzden filmde tempo hiç düşmeden devam ediyor..  

bu fragmanı... :)

Ama bunu işleyişleri o kadar eğlenceli ve keyifliydi ki..Bi 2 saat daha olsa izlerdim herhalde..

Zekice düşünülmüş planlarla ve oyunlarla 2 saatin nasıl geçtiğini anlamıyosunuz zaten..O yüzden keyifli bi 2 saat 20 dk. geçirmek isteyen varsa bence bu filmi mutlaka izlemeli..
Tek sıkıntılı ve benim açımdan sevimsiz olan yönü ise her şarkılı bölümde sahneyi akın akın rus yada o taraflı hatunların doldurmasıydı..Hint kızlarının suyu çıktı da biz mi bilmiyoruz anlamadım ki..
Son dönemdeki çekilen her filmde hep bu sarı hatunları görmek çok sinir bozucu..Estetik yada zerafet diye bişi yok,kazık gibi durdukları yetmiyomuş gibi ,giydikleri hint elbiseleri bile yakışmıyo o derece..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...